20 Ekim 2007 Cumartesi

Hareketli Fotoğraflar



Fotoğrafın en basit, eğlenceli özelliklerinden biri zamanı durdurması ve belli bir anı yakalamasıdır. Enstantane ayarını değiştirerek çok güzel etkiler yaratabilirsiniz. Fotoğraf belli bir anı yakalar fakat fotoğraf çekerken kullandığınız teknik objenin hareketli olduğunu gösterebilir. Örneğin, enstantane süresi biraz uzatılırsa, halı dokuyan bir işçinin elleri net görülmeyecek ve fotoğrafa bakanlar ellerinin hareketli olduğunu düşünecektir.

Fotoğrafa yeni başlayanlar, hareketli bir konu ile karşılaştıklarında akıllarına ilk gelen şey yüksek enstantane kullanarak bu hareketi dondurmaya çalışmaktır. Hatta yalnızca yeni başlayanlar değil, pek çok ileri düzeydeki fotoğrafçı da hareketli konularla karşılaştıklarında aynı davranışı sergiler. Gerçekten de, hareketli konuların görüntülenmesinde en sık başvurulan yöntem, hareketi dondurmaktır. Bu yaklaşımın sıklıkla denenmesini anlamak zor değildir. İnsan gözünün algılayamayacağı kadar kısa süreli bir anı ölümsüzleştirmeye çalışmak, gerçekten heyecan vericidir. Oysa, ortaya çıkan fotoğraflar dikkatle incelendiğinde, bu fotoğrafların önemli bir bölümünde hareketi dondurmuş olmanın anlatıma özel bir katkısının olmadığı görülür. Hızla giden bir otomobili yüksek enstantane kullanarak dondurmaya çalışmak belki fotoğrafçı için ciddi bir çabadır, ama ortaya çıkan görüntünün etkisi yok denecek kadar azdır. Çünkü otomobil sanki duruyor gibidir. Duran bir otomobil ise daha kolay bir biçimde zaten çekilebilmektedir. O zaman fotoğrafçının çabası boşa mı gitmektedir?
Evet, böyle bir konuyu yüksek enstantane ile çeken fotoğrafçının çabası boşa gitmektedir. Tabii ki yüksek enstantane kullanılarak çekilmesi gereken yığınla konu vardır ve bu şekilde çekilen çok başarılı fotoğraflar da bulunmaktadır. Ama ilerlemekte olan bir otomobili, bir bisikleti ya da bir at arabasını bu şekilde görüntülemenin hiç bir özel anlamı yoktur. Üstüne üstlük, arka plandaki bir sürü ıvır zıvır gereksiz ayrıntı da belirginleşerek konunun etkisini azaltır. Bu tür konuları görüntülerken özel bir anlatım tekniğinden yararlanmak, “panning” olarak bilinen “kaydırma tekniği”ni uygulamak çok daha doğru olur. Hangi fotoğrafın yüksek enstantane ile, hangisinin düşük enstantane ile çekilmesi gerektiğine karar vermek gerekir. Bunun için hareketi iyice gözlemlemeniz gerekir. Havadaki konuları dondurmak, yerdeki konuları ise kaydırma tekniği ile çekmek uygundur.

Kaydırma tekniği dediğimiz anlatım yöntemi, bakış yönümüze dik olarak gerçekleşen hareketlerin görüntülenmesinde kullanılan etkili bir yöntemdir. Bakış yönümüze dik derken, önümüzden geçip giden (soldan sağa, sağdan sola, yukarıdan aşağıya ya da aşağıdan yukarıya) hareketli bir konuyu kastediyorum. Koşan bir atlet, hareket halinde bir otomobil, bisiklet ya da at arabası, hatta pencereden düşen bir saksı, kaydırma tekniğinin konusu olabilir. Yeter ki bütün bunlar üzerinize doğru geliyor olmasın; önünüzden geçip gitsinler. Onlar önünüzden geçerken, siz de boş durmayın ve fotoğraf makinenizle konuyu izleyin! İşte işin püf noktası burada: Hareketi izleyin! Hareketle aynı yönde fotoğraf makinenizi kaydırın.

İşin Tekniği Nedir Peki
Kaydırma denilen bu yöntemin en önemli özelliği hareket eden konuyu hareketsiz, aslında hareketsiz olan arka planı ise hareketliymiş gibi bulanık göstermesidir. Bu anlatım tekniği, hareket eden konunun fondan sıyrılarak öne çıkmasını sağlar. Bütün yapmanız gereken, hareketli konuyu fotoğraf makineniz ile izlemektir. Bu işlemi, kamerayı elde tutarak yapabileceğiniz gibi, bir tripod ya da monopod üzerine bağlıyken (ama istediğiniz yönde hareket edebilir şekilde) de yapabilirsiniz. Bunu yaparken, konuyu sürekli olarak kadrajınızın içinde aynı noktada tutmaya çalışmalısınız. Konunun net ve belirgin olabilmesi için bu gereklidir. Konuyu bir süre izledikten sonra ve kamerayı da aynı hızda kaydırırken deklanşöre basın. Ama deklanşöre bastıktan sonra kameranın hareketini sert bir şekilde kesmemek için fotoğraf çekim işleminin bitimine kadar kaydırma hareketini sürdürün. Bu tekniğin doğru olarak uygulanabilmesi için kameranın, deklanşöre basıldıktan sonra da konuyu düzgün bir biçimde izlemesi gerekir. Kaydırma yapılarak çekilecek olan fotoğrafların ışık ölçümünü yaparken kullanılması gereken yöntem, önce enstantane değerinin seçilmesi daha sonra da bu değere karşılık gelen diyafram değerinin belirlenmesidir.



Kaç Enstantane?
Kaydırma hareketine başlamadan önce, düşük bir enstantane seçmemiz gerekir. “Evet, ama kaç enstantane?” İşte 10 puanlık bir uzmanlık sorusu! Kaydırma tekniğinde kullanılması gereken düşük enstantane değeri bir kaç değişkene bağlı olarak değişir. Bunlardan bir tanesi hareketin hızıdır. Saatte 250 km ile giden bir yarış otomobili ile saatte 25 km hızla koşan bir atlet için aynı enstantane değerini kullanmak doğru olmaz. Yani, daha hızlı bir hareket söz konusuysa “görece” yüksek bir enstantane, düşük hızlı bir hareket söz konusuysa “çok düşük” bir enstantane kullanılmalıdır.
Bir başka değişken, konunun bize yakınlığı ya da uzaklığıdır. Konu bize çok yakınsa, hareketin açısal hızı oldukça yüksek demektir. Yani “görece” yüksek bir enstantane değeri gerekir. Oysa konu bizden uzaklaştıkça açısal hız azalacağından, oldukça düşük değerler kullanmak gerekir.
Objektifimizin odak uzunluğu da önemli bir değişkendir. Uzun odaklı bir tele objektif kullanmakla, kısa odaklı bir geniş açılı objektif aynı enstantane değerinde farklı etkiler yaratırlar. Tele objektif için düşük bir değer olan 1/8 saniye, geniş açı için o kadar düşük değildir. Geniş açı için 1/2 saniye istediğimiz etkiyi verebilirken, tele için bu değer çok düşük kalabilir. Ama genel olarak, uzun odaklı bir objektif kullanırken “görece” yüksek enstantane kullanmamız gerektiğini söyleyebiliriz.
Elbette ortamdaki ışık düzeyi ve kullandığımız filmin ASA’sı da istediğimiz etkinin oluşmasında birer değişkendir. Yazın, havanın açık olduğu bir öğlen vakti, ortamdaki ışık o kadar yüksek olacaktır ki, istediğiniz etkiyi yaratacak olan 4, 8 gibi enstantaneleri kullanamazsınız. Diyaframı ne kadar kısarsanız kısın, istediğiniz enstantaneye düşemezsiniz. Ortamdaki ışık değerlerinin daha düşük olacağı mevsim, saat ve meteorolojik koşulları beklemek daha doğru olacaktır. Düşük ASA’lı film kullanmak da bir çözümdür. Işık yoğunluğunu azaltan filtreler (neutral density, polarize) de işe yarar. Hatta bunların tümünü birlikte kullanabilirsiniz.
Sonuç olarak, kaydırma tekniği uygulamak istediğinizde düşük enstantane kullanmalısınız, ama bu değer koşulların gerektirdiği değer olmalıdır. 2, 4, 8 ve 15 enstantaneler, bu etki üzerine alıştırmalar yapabileceğiniz değerlerdir. En başarılı enstantanenin hangisi olacağını her fotoğrafçı kendisi deneyerek bulmalıdır. Ben kendi adıma 8 ve 15 değerlerinin uygun olduğunu düşünüyorum, ama 2, 4, 30 hatta 60 enstantanelerde çekilmiş çok başarılı “pan” fotoğrafları gördüğümü de hatırlıyorum. Öte yandan, konuyu dondurmak istediğinizde ise 1000, 2000, 4000 gibi yüksek enstantaneler kullanmanız gerekir. Kimi durumlarda konunun hızı daha düşük olabilir ve 500 enstantane bile yeterli olabilir. Bu değere karar verebilmek için konuyu çok iyi izlemeniz gerekir.



Peki Ya Gece Çekimleri
Işığın yetersiz olduğu ortamlarda hareketli konuları çekmek istediğinizde ise, uzun süreli pozlandırmalar yapmanız gerekir. Örneğin bir gece fotoğrafı çekmek istediğinizde, tripodun üzerine bağlayacağınız makinenizin enstantanesini 30 saniye gibi bir süreye (ya da B konumuna) ayarlamalısınız. Bu süre içinde çerçevenize girecek olan tüm araçların farları fotoğrafınızda ışık çizgileri oluşturacaktır. Bu tür fotoğrafları çekebilmek için havanın kararmış olması, makinenizin sabit durması ve uzun süreli bir enstantane değerinin seçilmiş olması gerekir. 4, 8, 15 ve 30 saniyeler, başlangıçta deneyebileceğiniz uygun değerlerdir. Öte yandan, şehirden uzaklaşarak dağlara ve yaylalara gittiğinizde, daha farklı gece fotoğrafları da çekebilirsiniz. Havanın kapalı olmaması şartıyla, çok uzun süreli pozlandırmalarla yıldızların fotoğraflarını çekmeye çalışmalısınız. Makineniz tripoda bağlı iken 15 dakika, yarım saat, bir saat gibi çok uzun süreli pozlandırmaları denemenizi öneririm. Bu süre içinde, dünyamız kendi çevresinde hareket ettiği için yıldızların film üzerinde uzadıklarını ve çizgi haline geldiklerini göreceksiniz. Çıplak gözle görülemeyecek bu etki, çok ilginç fotoğrafların oluşmasına neden olur. Bu konuda başarılı olabilmek için sabırlı olmanızı ve yanınızda taze piller bulundurmanızı öneririm!
Hareketli Konuların Fotoğraflanması | Emre İkizler