27 Eylül 2007 Perşembe

Fotoğraf Çekmek Yasak


Fotoğraf:Mehmet Gülbiz (Boğazköy)
Fotoğraf:Hakan Öge (Allianoi)

Aşağıdaki yazı gunesintamicinde.com 'dan alınmıştır. Buraya tıklayarak orjinal yazıya ulaşabilrsiniz.

Yer, herhangi bir yer, elinizde fotoğraf makinesi. Şöyle ciddi, sizi yerinizden sıçratacak bir ses duyarsınız. “Beyefendi, burada fotoğraf çekmek yasak!”. Gözünüzü makinenizin vizöründen çekersiniz, Afyon’da görülen UFO gibi size bakan görevliyi görürsünüz. Fotoğraf makinenize doğru atlamamak için kendini zorlukla tutmaktadır. Apartopar ya çıkarılırsınız, ya sıkı bir öğütten geçip bırakılırsınız.



Fotoğrafçılık sanatı ile dijital dönemde tanıştım. Daha önce elbette filmli makinelerle eş dost, yaşgünü, mezuniyet vb. çekmiştim. Ancak HP’nin 2 Megapixellik makinesi rüya gibiydi. Filmsiz istediğin kadar çekip bilgisayara yükleyebilirdin. Bir süre sonra fotoğraf makinelerindeki pixel sayısının herşey olduğunu düşünüyordum. Gözüm 5 Megapixellik makinelerdeydi. Daha detaylı ve büyük çekiyorlardı. Sonraları bunun da yetmediğini objektiflerin önemli olduğuna inandım. Teleskobik bir objektif, makro objektif, geniş açılı objektif herşeydi :)

Zamanla fotoğraf makinemin modeli değişirken önemli olanın bir kareye en değerli görüntüyü sığdırmak olduğunu çözdüm. Bundan sonraki herşey sadece daha net, daha canlı yapıyordu fotoğrafı. Böylece önce çevremdeki nesneleri, insanları çektim. Sonra kuşları, böcekleri, ağaçları… Böylece fotoğrafçılık, bir aşk şeklinde gelişirken her yerde muhteşem anlar görmeye başladım. Elbette profesyonel bir makine her yere taşınamıyor. Çok ağır, çok dikkat çekici ve pahalı. Düşmesi, çalınması ürkütücü.

İşte bu sırada yasaklarla karşılaştım. Önce mantıklı ve haklı yasaklarla karşılaştım.
“Askeri bölgelerde, güvenlik nedeniyle fotoğraf çekimi yasaktır”(2565 sayılı yasa). Güvenlik için gerekli ve hepimiz bunu destekliyoruz.
“Hastanelerde hasta özlük hakları için çekim yasağı var” Bu da bence haklı ve çok yerinde bir yasak. Özellikle gerek Bülent Ecevit’in, gerek Barış Akarsu’nun hastahanedeki fotoğraflarının çekilmesi de, basılması da, basın ilkelerine aykırıydı bence. Aynı şekilde cami, kilise ve tapınaklar kişilerin özeli olduğundan ibadet sırasında izinsiz çekilmesi doğru değil diye düşünüyorum.

Ancak sonraları başka mekanlarda yasaklarla karşılaştım. Metroda, otoparklarda, iskelelerde, garlarda, sinemalarda fotoğraf çekilemediğini öğrendiğimde şok oldum. Neden ki?

nophoto1.jpgDaha sonra Sezen Aksu ve Cem Yılmaz’ı canlı izlemeye gittiğimde fotoğraf makineme resmen el konuldu. Üstüne ismim yazılıp, bir makbuz bile verilmeden alındı. Başkası, “Ben şuyum” dese makineyi alıp gidecek. Neden böyle bu? Yurtdışında herkes gittiği konserlerin fotoğraflarını çekip sevinirken, bizim farkımız ne? Fotoğraf çekmeyi mi bilmiyoruz, sanatçı patlayan flaşlardan çok rahatsız mı oluyor, görüntüler satılıp ek gelir mi elde ediliyor? Ne oluyor bilmiyorum.

Ardından bazı öğretmenevlerinde boynumdaki fotoğraf makinesini görenler “yasak hocam” deyip içeri almadı. Ama neden? Gazeteciler önemli birilerini kaçak sevgilisiyle mi yakaladı? Birlikte yemek yerken arkadaşlarla hatıra fotoğrafımızı çekmek neden yasak olsun?

Sonra bazı devlet binalarında “İzinsiz çekim yapmak yasak” yazılarını gördüm. Neden? Gizleyecek beceriksizliğimiz mi var? Uğur Dündarlardan mı korkuyoruz?
Müzelerde tam bir “Photography Phobia” / Fotoğrafçılık Korkusu olduğunu gördüm. Öncelikle söyleyeyim, flaş kullanarak asla tarihi eser çekmem. Çok zarar vericidir. Tarihi, sanatı seven, kimse yapmaz bunu. Ani ışık, moleküler bağları zayıflatır ve her çeşit tarihi eserde, tabloda dış boyayı, rengi ve malzemeyi hızla eskitir. Dünyada flaş kullanmak yasaktır. Bu akıllıca bir önlemdir. Buna rağmen Ayasofya gibi büyük yerlerde mutlaka flaş patlatırlar. Çünkü ortam loştur, fotoğraflar koyu çıkar. İnsanlar ISO ayarlarını bilmez. Böylece işini yapan memurlar olmasa çok ciddi zarar görürler.

ISO ayarlarını bilmek, karanlıkta çekim yapabilmeniz için şarttır. Makineniz en düşük f değerinde bile, görüntüyü karanlık görüyorsa önce pozlama süresini arttırmak sonra ISO değerini yükseltmek şarttır.

Topkapı Sarayı ise bu açıdan felakettir. Flaş kullanmayacağınıza dair yemin etseniz bile fotoğraf makinenizle, ne mücevherleri, ne bazı bölümleri vs. çekemezsiniz. Artık dışarıdan ağaçları çekin, manzarayı binaları çekin. :)

Ankara’da Anıtkabir Müzesi’nde de aynı durumu gördüm. Atatürk’ün şahsi eşyaları ve kütüphanesi kadar tarihi görüntülerin de canlandığı bu muhteşem müzede çekim yapamadık.

Sonra müzelerde ciddi bir sergileme sorunu vardır. Eserler pleksiglass bölmelerde görüntülenirken asla fotoğrafları çekilemez, çünkü yansıyan görüntüler camı kaplar. İlginç açılar, çok uzaktan çekmeler bile durumu kurtarmaz.

Ayrıca flaş patlatmak istemeyen fotoğrafçı, ISO değerlerini çok arttırmamak ve tozlu görüntü oluşturmamak için uzun süre pozlamak amacıyla üç ayak ile çekim yapmalıdır. El ile yapılan çekim titremeye yol açar. Evet elbetteki zarar vermek istemeyen iyi yürekli, bilinçli fotoğrafçı ödüllendirilir (!) 3 ayaklı çekim yapmak ya yasaktır, ya da ek ücret vermeniz gerekir.

Ya alışveriş merkezlerine ne demeli? Gidin çok katlı bir alışveriş gezme dolaşma merkezine ve bir kaç poz çekin. Koşarak gelen güvenlik görevlisi sizi iyice bir uyaracaktır. Sanırım bu olay bir çocuğun elim kazada merdivenlerden düşmesi ve hayatını kaybetmesiyle başlayan bir uygulama.

Düğünlerde nikahlarda flaşı, patlamış çoğunlukla iyi ayarlanmamış ve beylik kadrajları beğenmiyorum, arkadaşımın harika tören fotoğraflarını çekeceğim deyin. Töreni de izletmez düğün fotoğrafçıları ekibi sizle kapışır dışarı alırlar :)

Fotoğraf:Mehmet Gülbiz (Boğazköy)
Bir çok yerde ise elinizde profesyonel makine olması başınıza ciddi iş açabilir. Bir örnek vereyim. “Eski İstanbul Binaları” koleksiyonu yapmak için Eminönü civarında geziyordum. Farkında olmadan her çeşit kaçak Cd vs. satan bir caddeye gelmişim. Etrafımı bir grup sessizce çevirince anladım. Haklarında gazetelerde haber yapılmış ve memnun kalmamış olacaklar ki beni gazeteci sanıp üstü kapalı tehdit ettiler. Ancak öğretmen kimliğimi gösterip ellerinden kurtuldum :)



Ayrıca fotoğraf çekerken ilk iş, etrafa dikkatlice bakın. Sevgilisine sarılan şöyle cüsseli biri var mı? Aman canınızı seviyorsanız o yöne doğru çevirmeyin makinenizi ! Bayağı badire atlatabilirsiniz. “Sevgilimle beni ne çekiyorsun lan?” şeklinde uçarak gelen birini görmek zor değildir :) Genelde bu çeşit durumlardan kurtulduğumu eve gelip fotoğraflardan öldürecek gibi bakanları görünce farkederim. Elbette bende izinsiz fotoğrafımın çekilmesinden hoşlanmam. İnsanlardan izin alırım vermezlerse çekmem. Bu insan temalı fotoğraf çekmek isteyen herkesin bilmesi gereken bir kuraldır. Hatta istockphoto gibi uluslararası sitelerde yüzü görünen her insan tarafından imzalanmış izin kağıdı almadan fotoğraf satamazsınız. Paparazzileri bu anlamda hiç sevmem. Prenses Diana’nın ölümünden ve işleri güçleri selülit avcılığı olduğundan beri.

Afgan sınırındaki şehirlerde kadınların fotoğraflarını çekmek, Burkalı kadınların yanına gitmek ya da onlarla konuşmak kesinlikle yasak. Erkekler izin verirse fotoğraf çekebiliyorsunuz. Hindistan’a yakın yerlerde ise kadınlarla daha rahat sohbet edebiliyor ve fotoğraf çekebiliyorsunuz. Kılık kıyafetleri daha renkli ve saçlarını, yüzlerini açıkta bırakan kıyafetler giyebiliyorlar. Çin sınırı dağlık bir bölge olduğu için dağ köyleri bulunuyor. Bu bölgede de kadınları fotoğraflamak zor. Küçük kız çocuklarını çekmek daha kolay, ancak kızlar henüz 14-15 yaşında evlendiriliyorlar. Evli olanların fotoğraflarını çekmek için yine izin almanız gerekiyor.


Dünyada aşırı ölçüde fotoğraf yasağının olduğu ülkeler, genelde Arap yarımadası ve uzakdoğuda Kuzey Vietnam olarak sayılabilir. Öyle ki, bir çok gazeteci yanlarında görevli askerlerle ülkeyi gezip fotoğraf çekebiliyorlar. Bir de bazı yerli kabileler, fotoğraf çekenin ruhlarını çaldığına inandığından ciddi tepki veriyorlar :) National Geographic fotoğrafçıları gibi kültürel alışkanlıkları iyi takip eden fotoğrafçıların bir önerisi var. Önce bir Polaraid makine ile kişinin fotoğrafını çekip hediye ediyorlar, sonra kendi makineleri ile çekiyorlar. Böylece kişilerle samimi bir hava kuruluyor.

Gittiğiniz ülkelerin yönetim şekilleri, yasaları veya sosyal standartları size yabancı olabilir ama fotoğraf çekerken bunlara dikkat etmelisiniz. Örneğin köprüler, sınırlar, askerler ve askeri bölgeler, devlet binaları, havaalanları bir ülkenin yasaklar listesinde olabilir. Ufak bir tereddütünüz varsa sorun, öğrenin; çünkü bilmemek bahane kabul edilmez. Örnek olarak İzlanda’da yumurtlayan kuşların fotoğrafını çekmek için izin gerekli. Fransa’da ev fotoğrafı çekmek özel yaşama tecavüz gibi görülüyor. Monrovia’da ise şehir merkezinin fotoğrafını çekmek hapise girmenize neden olabilir. Genellikle camilerde ayin sırasında fotoğraf çekmek yasaktır. Bazı İslam ülkelerinde fotoğraf çekmek tümden yasak olabilir. Müzelerde farklılıklar olmakla birlikte çoğunlukla flaş ve tripod kullanmamak şartıyla izin veriliyor.
Kaynak:http://www.geocities.com/nevilo/seyfot.htm

Fotoğraf korkusunun insani boyutu daha farklı şekillerde de görünebiliyor. Fotoğrafta asla güzel çıkamayacağına, fotojenik olmadığına inanan insanlar bu kaygıyla gerçekten gerilip pek iyi çıkmıyorlar. Onları önce izin alıp sonra uzaktan en doğal hallerinde çekmek mantıklı çözüm. Çocuk fotoğrafçılığı için de geçerli bu.

Çözüm olarak halkın yaptığı bu yasak bölgelerde çaktırmadan cep telefonlarıyla kaçak çekimler yapmak. Her geçen gün cep telefonları geliştikçe işler iyice karışacak. Üstelik ülkenin tanıtımı ve turizmin gelişmesi için gereksiz yerlerde fotoğraf yasağı olmamalı.

Dolayısıyla dikkatli olmakta fayda var arkadaşlar. Çünkü “Bu memlekette fotoğraf çekmek çoğunlukla yassağtırr hemşerim”.

B u yazı gunesintamicinde.com 'dan alınmıştır. Buraya tıklayarak orjinal yazıya ulaşabilrsiniz.

Hiç yorum yok: