Doğa Fotoğrafçılığında Işığı Tanımak Önemlidir
Bir fotoğrafçı, doğada ışığın yarattığı değişik görüntüleri farkeder ve işini yaparken bunlardan ilham alır. Zaten fotoğraf çekerken zorluk yaşayanlar genellikle ışığın ve filmin doğasını bilmeyenlerdir.
Işık bazen birbirine geçmiş dört özellikle tanımlanabilir. Bunlar yoğunluk, yön, renk ve dağınıklık olarak sıralanır. Beşinci bir özellik kontrast, doğrudan ışığa ait bir özellik değildir fakat yukarıdaki dört özellik tarafından etkilenir ve fotoğraflar çekimi sırasında dikkat etmemiz gereken bir konudur.
Işığın yoğunluğuna parlaklık da diyebiliriz. Bu fotoğrafçının çekim sırasında en az değiştirebileceği bir özelliktir. Karşımıza çıkan değişik ışık koşullarında kullandığınız filme bağlı olarak enstantane ve diyafram ayarları konusunda tamamen özgür olamayacağımız için her istediğimiz zaman alan derinliği oluşturmak, hareket etkisi yaratmak vs. olanaklı olmayacaktır. Bu sorunu çözmek için bir yol olarak görülebilecek reflektörler veya doğal olmayan ışık kaynakları ise ortamdaki ışığın doğallığını bozarak sorunu tam olarak çözmeyecektir. Bununla birlikte ışığın yönü çoğunlukla fotoğrafçının kontrolü altındadır. Objenizin özelliklerini vurgulamak için ışığın yönünü fotoğraf çektiğiniz yönü değiştirerek ayarlayabilirsiniz. Sabahın erken saatlerinde veya güneş batarken oluşan yandan gelen ışık objenin biçimi ve dokular üzerindeki girintileri daha belirgin yapacaktır. Işığın renk değeri yine en kolaylıkla kontrol edebileceğiniz fakat oldukça az bilinen ve yanlışlıklar yapılan bir konudur. Bunun en önemli nedeni renkleri insan gözü ve beyninin, filmlerle aynı biçimde görmemesidir. Örneğin bir gün batımı zamanında insan gözüne gökyüzü tamamen turuncu fakat yeşil ağaçlar kendi rengine yakın görülür. Fakat film ağaçların rengini turuncu olarak kaydedecektir. Diğer bir örnek de açık bir gökyüzü ve parlak bir güneş ışığı varken gölgede kalan objelerin rengi gökyüzünden yansıyan ışıklar nedeniyle film tarafından üzerlerinde mavi bir tonda kaydedilmesidir. Bu hata doğal olarak bulutlarla kaplı bir gökyüzü varsa oluşmayacaktır. Bu anlattığımız ikinci hatayı düzeltmek için sıcaklaştırıcı filtreler örneğin 81A kullanmalısınız. Böyle örnekler görerek insan gözünün ve filmin renkleri algılamasındaki farklılıkları öğrendikçe daha doğru renkte fotoğraflar çekeceksiniz.
Son olarak fotoğraf çekilecek konu üzerinde ışık düzgün dağılmış (diffüz) veya sert olabilir. Bu özellik ışık kaynağının büyüklüğü ile ilgilidir. Güneş, çok uzakta olduğundan nokta biçiminde görülen bir ışık kaynağıdır ve güneş ışığı özellikle dünyaya ışıklarının dik geldiği öğle saatlerinde sert ışıklar ve keskin gölgeler yaratır. Böyle bir ışıkta kontrast çok fazladır ve amacınız kontrastı yüksek bir fotoğraf çekmek değilse bu sorun yaratacaktır. İnsan gözü aydınlık ve karanlık bölgelere bakarken irisin açılması ve kapanmasıyla değişen ışık koşullarına rahatlıkla uyum sağlar. Filmlerin çoğu hatta dijital sensörler bir alanda yapılan ışık ölçümleri sırasında aydınlık ve karanlık alanlarda bulunan 6 kademeden fazla farklılıkları gözle göründüğü gibi kaydetmeyecektir. Filmlerin teknik özellikleri nedeniyle kontrastı yüksek bir ışık yerine dağınık bir ışık daha iyi sonuçlar verecektir. Böyle bir ışık kaynağı, yüksek bulutlarla tamamen kaplı olan gökyüzü tarafından yaratılabilir.
Evet yukarıda kısaca özetlemeye çalıştığımız sorunlar yüzünden iyi ışıklandırması olan bir fotoğraf çekebilmek için kendimizi filmin ışıkları kaydettiği biçimde görmeye alıştırmalıyız. Bunu başardığınız zaman fotoğrafçılıkta önemli bir aşamayı geçmiş olacaksınız. (5,6)
25 Eylül 2007 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder