23 Ocak 2008 Çarşamba

Silüet Fotoğraflar ve Işık

Fotoğraf çekimlerinde hep güneşin makinenin arkasına gelmesi önerilir. Gelin siz bu öneriyi dinlemeyin ve güneşi (ışığı) makinenizin önüne alın siz ışığa karşı fotoğraf çekmeyi deneyin. Göreceksiniz ki fotoğraflarınız ayrı bir havaya bürünecek ve sıradanlıktan kurtulacak. Özelikle portre fotoğraflarında, insan figürlerinin çekimlerinde fotoğrafa ayrı bir anlam kazandırmak ancak ışığa karşı fotoğraf çekmekle gerçekleşir. Fotoğraf ışık ve gölgeden oluşan bir anlatım biçimidir. Burada neyi anlattığınız değil ne anlattığınız önemlidir.

Siluet fotoğrafları çekmek için yapay ışık da kullanılabilir. İyice aydınlatılmış beyaz bir fon önünde hiç aydınlatılmamış bir konunun fotoğraf çekilirse siluet elde edilir. Değişik siluet görüntüleri elde etmek için farklı renkteki fonlar ve değişik aydınlatma şekilleri kullanılabilir. En çok kullanılanı beyaz ince bir kumaşın arkadan aydınlatılması ve öndeki konunun fotoğrafının çekilmesidir. Siluet fotoğraflarda konunun detayları belli olmaz.

Işık Olmadan Fotoğraf Olmaz

Fotoğrafı etkileyen en önemli öğe ışıktır. Işık enerjisi olmadan fotoğrafik görüntünün oluşması mümkün değildir. Aslında her hangi bir görüntünün oluşabilmesi için bir enerji türünün madde ile etkileşip, oluşan bilgilerin bir yerlerde depolanması gereklidir. Bizim algımız ve görünür ışık fotoğrafçılığı sadece mor ile kırmızı arasında kalan elektromanyetik dalga boylarını kullanmaktadır. Bu spektrum dışında kalan bizim kimyasal ve digital yardımcı araçlar kullanmadan göremediğimiz bir evren var. Ultraviyole ve kızılötesi aygıtlar ile elde edilen manzara fotoğraflarında her şey inanılmaz farklı görünür. Elektromanyetik dalgaların daha uzak köşelerinde bulunan dalgalar bugün radarlarda, radyoteleskoplarda, X-ray kristalografide, nükleer tıp ve Radyolojide kendi algımızın dışında kalan bölgeyi görmekte yardımcı oluyor bize. Ultrasonografi ve Sonar bizi yarasaların evrenine götürüyor. Tunneling Elektron mikroskopu bize hiç bir canlının göremediği atomlar hakkında bilgi veriyor. Yeni tanıştığımız sabit ve değişken manyetik alan ile elde edilen manyetik rezonans görüntüleri maddenin kimyasal bileşimi hakkında bilgiler içeriyor. Ve en son daha önce hiç kimsenin göremediği elektriksel akımlar bugün SQUID (super conducting Quantum interface device) kardiyomanyetik ve elektroensefalogramlar şeklinde görünür hale gelmiştir. Bu kadar çok şeyi aynı anda çıplak gözle görüp algılayabilsek ne olurdu bilemiyorum, ama şu anda hiç bir canlının göremediği şeyleri görüp görüntüleyebiliyoruz. Ancak bu görüntülerin içerdiği bilgileri yorumlamak herhalde daha uzun seneler alacak.

Fotoğrafın icadından bu yana 150 seneden fazla bir süre geçmesi ile birlikte görünür ışık hakkındaki bilgilerimiz artık eskisi kadar hızlı artmamaktadır. Mevcut bilgilere ulaşmak ve kullanmak ise iyi fotoğraf üretmek isteyen kişinin elindedir.

Işık kaynaklarını rengine göre tanımlarken onları tek renk ve polikromatik (yani çok renkli) olarak tanımladıktan sonra polikromatik olanları kesintisiz ve kesintili spektrumdan oluşanlar olarak ayırabiliriz. Siyah bir cismin ısıtılması ile elde edilen ışık kesintisiz olmasına rağmen spektral ağırlığı sıcaklık ile birlikte değişmektedir. Sıcaklığın artması ile birlikte önce kırmızı ışık yaymaya başlayan cisim daha sonra turuncu sarı, beyaz, mavi, mor renkleri yaymaya başlar. Bu yolla ışık yayan kaynakların sıcaklıkları Kelvin olarak ölçüldüğünde: Mum ışığı 1900 K, 100W'lık ampul 2800K, Halojen lambalar 3300K, Karbon ark'ı 5000K, ortalama öğlen güneş ışığı 5500K, elektromanyetik flaşlar 6000K ve açık gölgeler 12000-27000K sıcaklıktaki cisimlerin sıcaklığı ile eşdeğer renkte olduğu hesaplanmıştır. Amatör piyasadaki filmlerin çoğu bu nedenle 5500K'de en iyi sonucu verecek şekilde üretilmektedir. Aynı nedenle güneş ışığından başka ışık kaynaklarından yararlanırken olası renk kaymalarını önlemek için bazı hesaplar gereklidir. Kelvin sistemi kullanılırken hesaplar zor olduğundan Micro-Reciprocal Degree'nin kısaltması olan MIRED derecesi kullanılmaktadır. (MIRED = 1000000/Kelvin) Örnek olarak ev içerisinde Tungsten Işığı kullanılarak yapılacak bir çekimde sonuçların Turuncu çıkmasını önlemek için kullanmamız gereken düzeltme miktarı şöyle hesaplanmaktadır. Film MIRED değeri - Mevcut Işık MIRED değeri = (1000000/5500) - (1000000/2800) = 182 - 357 = -175 MIRED. Bu durumda toplam -175 MIRED düzeltme yapmamız gerekecektir. Bunun için -130 MIRED düzeltme yapan 80B numaralı Mavi filtreyi, -45 MIRED düzeltme yapan Açık Mavi 82C filtresi ile birlikte kullanmamız gerekecek. Açık mavi ve açık turuncu renkte olan filtreler renk düzeltme dışında fotoğrafa sıcak veya soğuk bir hava vermek için sık sık kullanılmaktadır.

Işık kaynağında dikkat edilecek başka bir özellik içerdiği Ultraviyole miktarıdır. Fotoğraf Emülsiyonlarındaki mavi katman UV'ye en duyarlı katmandır. Gözle görülememesine rağmen UV ışınları fotoğrafın Mavi çıkmasına sebep olurlar. Bu maviliği önlemek için renksiz olan bir UV filtresi veya UV ışınlarını süzme yeteneğine sahip SkyLight adında açık pembe filtresini kullanmak hem objektifinizi temiz tutacak hem görünmeyen ışınlar tarafından fotoğrafta meydana gelecek olan renk kaymalarını önleyecektir. Açık havalardaki aşırı UV bazen pozometreyi etkileyerek sonuçların koyu çıkmasına sebep olur. Bu durumlarda pozometrenin önerdiği değerden bir stop daha fazla pozlandırmak sonucu çözecektir.

Işık kaynağının büyüklüğü fotoğrafı inanılmaz derecede etkileyen faktörlerden bir diğeridir. İyi fotoğrafçılar kendilerini sürekli ışık konusunda eğitir, istedikleri etkiyi bu yolla yaratmaya çalışırlar. Küçük bir ışık kaynağından gelen demetler paralel olduğu için gölge ve aydınlık alanlar arasında keskin sınırlar vardır. Gerçekçi fotoğraflar için birebir olan sert
ışık romantik bir havayı bir anda yok edebilir. Sert ışık kaynaklarına örnek olarak güneş, flaş, mum ve spot ışıklar verilebilir. Aydınlık bölgelerde canlı renkler, gölgede ise karanlık ve siyah renk hakimiyeti küçük ve sert ışık kaynaklarının özelliğidir. Aydınlık ve karanlık arasındaki keskin ayırım güçlü kompozisyonlar yaratmaya yardımcı olabilir. Yüksek kontrast, detay ve doku için bu tür ışık kaynakları kullanılmalıdır. Işık kaynağı büyüdükçe karanlık ve aydınlık alanlar arasındaki geçiş belirsizleşir. Gölgeler kaybolmaya yüz tutar, canlı renkler yerine pastel renkler hakim olur. Barışçı portreler için aranan bu tür ışığa doğal ortamda bulutlu havalar ve açık gölgede rastlamak mümkün. Fotoğraf stüdyolarında ışık kaynağını büyütmek için kullanılan diffüzerleri hepimiz görmüşüzdür. Portre dışında bir çok amaç için bulutlu havada çekim yapmak film harcamakdan başka bir işe yaramaz.

Işığın Yönü:

Işık önden, arkadan, alttan, üstten ve iki yandan konuya doğru gelebilir. Yeni başlayanalara tavsiye edilen sırtını ışığa dön önerisi, problemsiz bir pozlandırma için en iyi seçenektir. Bu ışıkta çekilen fotoğrafta pırıl pırıl canlı rekler görmek münkün, ancak bunun bedeli fotoğrafta derinlik, doku ve detayları kaybetmemeizdir. Böyle bir fotoğraf ilginç olmaktan uzaktır. Yandan ışıklandırma doku ve formu belirginleştirmek için kullanılabilecek en iyi ışıktır. Sabah uykusundan biraz özveride bulunarak yakalayabileceğimiz bu ışık bize karşılığını kat-kat verir. Genel kullanım, manzara ve mimari fotoğrafta 45 derece ile gelen yan ışığın sık sık kullanıldığını görebiliriz. Duvarlar ve diğer vertikal yüzeyler için üstten ışıklandırma yandan ışıklandırma gibi davranacaktır. Dağ yamaçlarını çekmek için üstten ışıklandırma yandan ışıklandırma gibi görev yapar. Dağ yamaçlarını çekmek için dağ yamaçlarını yan ışık gibi aydınlatan öğlen güneşinin kaçırılmaması gerekir. Amacınız manzara çekimi ise en iyisi fotoğraf makinenizi saat 11:00 ve 15:00 arasında fotoğraf çantasından hiç çıkarılmamasıdır. Arkadan gelen ışıkla cismin kenarlarında göze hoş gelen parlak kenarlar oluşur. Bu etkiyi saçlarda yakalarsanız hiç vakit kaybetmeyin. Toz bulutu, yaprak, çiçek cam gibi ışığı içinden geçiren konularda ters ışık konunun doğasını en iyi şekilde ortaya çıkarır. Çok yüksek kontrastlı sert ışıklarda silüet fotoğraflar elde edilir. Su kenarında, karlı manzaralarda bu tip fırsatlar sık sık elimize geçer. Deneyerek ve yanılarak, elimize geçen fırsatları ve ışığı değerlendirmeyi öğrenebiliriz. Yeterki fotoğraf çekerken sadece konu üzerine durmayalım. Işığın rengi, şiddeti ve yönü üzerinde düşünelim. Kaynak http://www.fotografya.gen.tr/issue-5/nevit.html

Ters Işık
Fotoğrafa yeni başlayan birçok kişi ışık kaynağını, çoğunluklada güneşi arkalarına alarak çekim yaparlar. böylece en çarpıcı fotoğraflarını elde edebileceği ters ışığı kullanma imkanlarını da ortadan kaldırmış olurlar.

Fıransız'ca bir terim olan contre-jour "ışığa doğru" anlamına gelmekte olup fotoğrafçılık'da ana ışık kaynağına karşı çekilmiş olan konuları tanımlamakta kullanılır.ışık kaynağı genellikle güneş olup pencere ışığından ve stüdyo aydınlatma elemanlarından yararlana bilme mümkündür.

Ters ışıklı çekilmiş fotoğraflarda ölçümün fondan yapılması ile siluet fotoğrafları elde edilirken konudan yapılan ölçümler arka planda patlamalara neden olacak, eğer ışık kaynağı konunun arkasına saklanırsa gölgelerden oluşan izler ve dokular ortaya çıkacaktır.

Ters ışıkta çekim yapmak için mekanlarda kullanıla bilir. İç ve dış bölgeler arasında ki ışık farklılıkları ile enteresan sonuçlar elde edilebilinmektedir. Güneşin parlak olduğu günler bulutsuz gökyüzü ve güçlü arka ışığı nedeniyle ters ışıkta yapılacak çekimler için oldukça elverişlidir.


Ters Işıkla Çekilebilecek Konular

Ters ışıkla çalışmaya ağaçların fotoğraflanması ile uygun bir başlangıç yapılabilir. Güzel bir sonbahar akşamında güneş ağaç arkasına saklayıp çekim yapılacağı gibi tekbir yaprağa saklayıp damarların kabartılarını da fotoğraflayabilmek mümkündür. Konuların çiçek ve yaprak örneklerin de olduğu gibi ışık geçirgen olması etkili fotoğraf elde etmeye yardımcı olacaktır. Şehirde yaşanılıyorsa parklarda yapılacak gezintiler veya şehir civarındaki doğa yürüyüşleriyle ortaya çıkacak onlarca konu bulmak mümkün olacaktır. Ev etrafında yapılacak gezintilerde de gene çocuklar, binalar ve yollar gibi konular ortaya koymak mümkündür.

Portre çalışmaları da ters ışıkla denene bilir, sıcak rengin ve kenar ışığının saçlar etrafında oluşturacağı etki görülebilir. Ancak böylesi çalışmalarda ters ışık nedeniyle yüz bölgesinde oluşacak kararmalarda kurtarılmak için yansıtıcılardan veya dolgu flaşlarından yaralanılması gerekli olduğu unutulmamalıdır.

Siluet fotoğraflarında ise enteresan şekiller olan konuları fotoğraflamak, örneğin yapılarla işe başlamak ve göz eğitildikçe diğer konulara yönelmek uygun olacaktır. Siluet fotoğrafları çekilirken kullanılacak objektif ve ışığın ölçüleceği bölgenin önemli olduğu unutulmamalıdır


Ters Işık ve Poz Ölçümü

Ters ışıkta yapılacak poz ölçümleri fotoğrafçının oluşturacağı etkiye de bağlıdır. Örneğin bir siluet fotoğrafı çekilmek isteniyorsa ışık ölçümünün direk olarak arka plandan yapılaması ve poz değerlerinin makineye kilitlenmesi gerekir. Diğer bir yol daha denenip genel ölçümün verdiği değerleri yeteri kadar, örneğin bir durak azaltılarak da yapılabilir. Söz gelimi böyle bir çalışma için makinenin pozometresi f/5.6diyafram açıklığı ise 1/125 veriyorsa çekimde f/8 + 1/125 sn. değerleri kullanılabilir.

Siluet fotoğraflarında çekim için 100mm. bir objektif kullanıldığını var sayalım. Teleobjektiflerin görüntüyü büyütme özelliği nedeniyle ters ışık kaynağı olarak örneğin doğmakta veya batmakta olan güneş seçilmişse makine pozometresi de doğal olarak bu oranları büyütülmüş ışık kaynağını hesaba katarak ölçüm yapacak, sonuç ise güneşin koyu turuncu veya kırmızı bir yuvarlak olarak gözüktüğü, karenin diğer bölümlerinin simsiyah olmasa bile karardığı bir fotoğraf olacaktır. Siluet elde edilmek istenilen konu dahi etrafındaki karanlık nedeniyle silinmiş olabilecektir. bu nedenle teleobjektifle siluet fotoğrafları çekilmek isteniyorsa ölçüm ışık kaynağının yanından yapılması, ölçüm anında bakaca kaynağın dahil edilmemesi gerekmektedir. öte yandan 24 mm., 28 mm. veya 35 mm. gibi geniş açılı objektiflerle çalışılıyorsa nihayi kompozisyon oluşturularak çekim yapıla bilinmesi mümkündür. objektifin gördüğü alanın büyüklüğü nedeniyle gökyüzünün eni kısmı, güneşin pozometre ölçümü üzerindeki etkisi zayıflayacaktır.

Eğer arka planda ışık patlaması olup öndeki konunun yeterli ışık alması alması arzu ediliyorsa yaklaşık ölçüm yapmak, pozometrenin önerdiği değerleri makineye kilitlemek gerekmektedir. Nokta ölçüm yapıla biliniyorsa bu avantajdan da yararlanılabilinir. Pozometre nokta ölçüm fonksiyonu bulunuyorsa uzun odaklı objektiflerin kullanılması uygundur. Örneğin 300mm. veya 400mm.'lik objektifle yapılacak merkez ağırlıklı ölçüm de nokta ölçüm niteliğinde olacaktır, gövdeye daha sonra bağlanacak çekim anı için tercih edilen objektifle ölçüm yapılan pozometre değerleri birlikte kullanıla bilecektir.

Genellikle dia filme çalışan fotoğrafçılar renk doygunluğunu artıra bilmek amacıyla, ölçü olarak, az pozlamaya giderler. Az pozlama ile ters ışığın birleşmesi de, çekici fotoğraflar ortaya çıkarabilir. Örneğin ters ışık alan bir sonbahar yaprağını düşünelim. Muhtemelen bu yaprak doğa da ise oldukça karmaşık bir arka plana da sahip olacaktır. Arka plan hesaba katılmaksızın yalnızca yapraktaki ışıklı kısımdan yapılacak okuma ile fon kararacak, fotoğraf kompozisyonun karışıklığından kurtulmuş olacak, ışık unsuru tasarımın yaratıcı bir öğesi olarak kullanılabilecektir. ışıklı bölge ile onu sarmalayan geniş alan arsında en az üç duraklık poz farkı olduğu zaman gerçekleştirilebilecektir bu durumda, arka plan ışığı için yeterli pozlama yapıldığından film fonu çok koyu tona veya siyaha kaçmış, kararmış olarak kaydedilecektir.

3 Ocak 2008 Perşembe

Küçük Ayak

En küçük ayak fotoğrafı
Dünyanın en küçük ayaklı bebeği
Floransa’da Şubat başında 285 gram olarak dünyaya gelen bebeğin, hayati tehlikeyi atlatarak yaşamayı başardığı açıklandı.
Roma NTV-MSNBC 25 Mayıs Haberi
Careggi Hastanesi’ndeki hekimler olayı tam bir mucize olarak niteliyor. Üç aylık yoğun tedaviye olumlu yanıt veren minik yavru, dün hastaneden tahliye edilerek ebeveynine teslim edildi.
Annenin sağlık durumunun iyi olmaması nedeniyle, sezaryen doğumla yedi aylıkken dünyaya gözlerini açan minik yavru, beklenenin aksine yaşamayı başardı. Doğduğunda ağırlığı 285 gram, boyu ise 25 cm. olan kız bebek, yoğun bakımdan nihayet kurtuldu. Anne ve babanın Perla (İnci) olarak adlandırdıkları minik yavru, yaşamayı başararak, “dünyanın en küçük bebeği” unvanını aldı.

Careggi Hastanesi’nde Perla’nın tedavisini üstlenmiş olan ekipten Luca Filippi, “Perla o kadar küçüktü ki kendisine ilaç verebilmemiz mümkün değildi. Kateterleri kalbe yakın noktalara yerleştirerek, kendisini 50 gün boyunca damar yoluyla beslemek zorunda kaldık” dedi.

Mutlu sona ulaşmanın ardından kaygılı günleri geride bırakmış olan ebeveyn ise kimliklerini açıklamamayı tercih ediyor. Perla’nın mutlu sonunun sadece haber olarak duyrulmasına razı olan anne baba, kimliklerini gizli tutarak, sadece iki cümlelik bir yazılı açıklamayla yetindi. Perla’nın anne ve babası, “Bilimin önemini itiraf ederek, benzer durumlarla karşılaşabilecek ebeveynlere umut aşılayalım istiyoruz” diyerek ekliyor: “Büyüdüğü zaman, hadiseyi anlatıp anlatmamaya kızımız bizzat kendisi karar verecek”.